.:: KÖYÜN TARİHSEL DURUMU :
Köyün ilk ismi İLİŞİ’dir. Bu ismin rumca İLİŞ kelimesinden geldiği rumca bilenlerden öğrenilmiştir. Bu duruma göre Bizanslılar tarafından kurulduğu anlaşılır. Köye Türkler 1100 yılında Danişmentliler zamanında yerleşmeye başlamışlardır. Sonra egemenlik tekrar Rumlara geçmiş ve 86 yıl devam etmiştir. Rumların egemenliğine son verenler ise 1213 yılında Türk çocukları olmuştur. İşte köyde Türkleşme bundan sonra başlamıştır. Kastamonu tarihi incelendiğinde köyün 1259’da Pervaneler, 1292’de Cündaroğulları, 1460’ta Osmanlılar ve 1923’ten itibaren de T.Cumhuriyeti egemeliğine bağlı olduğu anlaşılmıştır. Köy önceleri kendisine Kastamonu valisi tarafından ve kılıç taşıma hakkı verilen büyük Ağa tarafından idare ettirilmiş. Daha sonra köy, 4 muhtarlığa ayrılmış, daha sonra da nüfus ve mahalle çoğalmasından 6 muhtarlığa ayrılmıştır. 1952 yılında bu muhtarlıklar birleştirilerek ‘İLİŞİ’ köyü ismi altında tek muhtarlık idaresine dönüştürülmüştür. 1963 yılının Mart ayında 5442 sayılı il idaresi kanunu 2/C maddesine göre ve İç İşleri Bakanlığı’nın 28/9/1961 tarihli onayına dayanılarak köye ‘YAKAÖREN’ adı verilmiştir.
***
Sağlık evinde ,doğum ve anne sağlığı ile ilgili çalışmalar yapan bir Ebe görev yapmaktadır.
Köyün imar planı ile ilgili çalışmalar tamamlanmak üzeredir.
Ekonomik ve sosyal açıdan İlçenin en gelişmiş köyü olan İlişi’de çok sayıda işyeri bulunmaktadır.
Köyümüzün Muhtarı Mustafa ERKAN ‘dır..
.:: COĞRAFİ DURUMU :
Köy, Karadeniz kıyısında, İnebolu’nun 25 km. doğusunda, Abana ilçesinin 2,5 km batısındadır. Köy arazisi engebeli ve dağlıktır. Köyün ortasından geçen İlişi çayı, köyü ikiye ayırmaktadır. Bu çaydan değirmen çevirmede ve sulamada faydalanılır. 1971 yılında bu çay üzerine Toprak-Su İşleri tarafından sulama kanalları yapılmış olup, sulama işinde kullanılmaktadır. Köy, güneyinde bulunan Dikmen Dağları’nın eteklerine kurulmuştur. Doğusunda ve batısında deniz kıyısından başlayarak gittikçe yükselen dağlar, Dikmen Dağları adını alır ve birbirinden bir vadi meydana getirecek şekilde ayrılırlar.
İLİŞİ’ NİN TARİHİ Filyos Çayı ile Kızılırmak arasında bulunan ve güney sınırları Çankırı’ya kadar uzananbölgeye 3000 yıldan bu yana Paflagonya deniyor ve demir atlar ülkesi olarak anılıyor. Paflagonya halkı bu topraklarda yaşayan en eski Anadolu halklarından biridir. İnebolu’nun batısındaki Paflagonya topraklarında yaşayan bir başka kavim Enet halkıdır. Enet halkı, ünlü Truva savaşlarına komutanları Pylaimenes komutasında katılarak Truva saflarında savaştılar. Anadolu’nun Ege denizi kıyılarında yaşayan Miletler, Ege ve Akdeniz kıyılarının bütün ticaret kanallarına hakimdiler. Bu nedenle çok zenginleşmişlerdi. Bir süre sonra kendilerine yeni ticaret merkezleri aramaya başladılar. Milattan önce 700 yıllarında boğazlardan geçerek Karadeniz’e açıldılar. Karadeniz kıyılarında 90 civarında koloni kurdular. O zamanlarda bu günkü İlişi çayı, Cumayanı dediğimiz yerin hemen aşağısında denizle buluşuyordu. Sahilden biraz açıkta bulunan kayalıklar, Cumayanına kadar uzanan koyun önünü mendirek gibi kapatıyor, zamanın yelkenli ve kürekli gemileri için ideal bir liman oluşturuyordu. Uzak denizlerden gelen ticaret malları, patika dağ yollarında katırlarla iç bölgelere ulaşıyor, iç bölgelerde üretilen tarım ürünleri aynı yollardan gelerek bu küçük limanda alıcı buluyordu. Korsan baskınlarından korunmak için limanın girişinde bulunan doğu tarafındaki tepeye küçük bir kale yapıldı. O tarihte köyün ve köyün içinden akan ırmağın adı Eginetes veya Eginetis diye anılıyordu. İnebolu ile Sinop arasındaki en gelişmiş ve ünlü yerleşim yerlerinden biriydi. Anadoluyu dört nala geçen ordular Küre Dağlarını aşıp kıyılara ulaşamadılar. Bu nedenle iç bölgelerde hüküm süren devletler otoritelerini sahillerdeki yerleşimlerde kuramadılar. Kıyılarda yaşayan halk denizden gelen küçük saldırıların ve kültürlerin etkisinde kaldı. Daha sonra gelen yıllar boyunca Paflagonya kıyıları Persler’in, Romalılar’ın ve Bizanslılar’ın işgaline uğradı. 1200 yıllarından itibaren Küre Dağlarını aşan Selçuklu Türkmen topluluklar deniz kıyılarında bulunan yerleşik halktan uzakta, dağ yamaçlarında yeni yerleşim yerleri kurdular. Bazen 10-15 kişilik atlarıyla gelip Türk olmayan topluluklara gözdağı veriyor, bazen katırlarıyla alış veriş için sahile iniyorlardı. Türk’ler dağ yamaçlarındaki köylerinde hayvancılık ve tarımla uğraşırken kıyılardaki yerleşimini yıllardır sürdüren ve Türk olmayan topluluklar, denizcilik, değirmencilik, demircilik gibi işlerle uğraşıyor, küçük dükkanlarda ticaret yapıyorlardı. Bütün Karadeniz kıyılarında olduğu gibi İlişi’deki ticaret Cenevizlilerin elindeydi.1300 yıllarından itibaren bölgemiz Candaroğullarının hakimiyetine geçti. Candaroğullarının güçlü bir donanması vardı. 1461 yılında, Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı İmparatorluğu Candaroğlu Devletine son verdi ve Osmanlı bayrağı kıyılarımızda görünmeye başladı.1520 yıllarında,Cenevizliler Ghinucci adında bir İtalyan Kardinalin adını köye verdiler. Bu isim dilimizde Ginuşi olarak okunuyor. Zamanla İnişi olarak anılmaya başladı. İnişi, bir zaman sonra İlişi’ye dönüştü ve günümüze kadar kaldı. Osmanlı’nın hakimiyetinden sonra müslüman olmayan unsurların arasına Osmanlı halkı yerleşmeye başladı. Ancak onlar da mirasını devraldıkları kültürler gibi tarımla ve hayvancılıkla uğraşmadılar. Hatta ticarete ve ustalık gerektiren zanaat işlerine girmediler. Sadece denizcilikle uğraştılar. Osmanlı döneminde, kendi içinde başka köyleri barındıran, merkezi köy anlamında İlişi Divanı olarak isim resmi kayıtlarda yerini aldı. 1855 sonrasında , İlişi, Yukarıköy, Uzunömer ve Ali Çelebi isimlerinde 4 muhtarlık kuruldu. 1918 yılından itibaren, İlişi Çayının doğusunda bulunan Ali Çelebi, Hacı Hasan ve Mahmut Köyleri birleşerek Aşağı İlişi, Çayın batısında kalan Uzun Ömer ve Yukarı Köyleri, Yukarı İlişi’yi meydana getirdi. 1952 tarihinden itibaren İlişi Köyü tek muhtarlık oldu